17:23 - İl Millî Eğitim Müdürü Mehmet Ali Katipoğlu’nun, birim şefleriyle gerçekleştirdiği toplantı
14:43 - Amasyamızın yeni valisi Önder Bakan semt pazarında ziyaret gerçekleşti
10:12 - Amasya Moda Tasarımı Öğrencileri: Deprem Bölgesine Yardım Elini Uzatıyor
11:08 - ATSO Aylık Olağan Meclis Toplantısı Gerçekleştirildi
11:00 - Amasya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Murat Kırlangıç, Turizm İşletme Belgeli İşletmelerle Buluştu
11:33 - Amasya’da Vergi Haftası Coşkusu
16:37 - Evlenen Çiftlerin Sayısı 2023 Yılında Azaldı
09:21 - “Hakkı hayata hakim kılmak için sendika diyoruz”
09:17 - “Ayniyat Saymanlarının Hakları için Yetkili Kurumlara Taleplerimizi İletiyoruz”
Kıymetli basın mensupları, değerli arkadaşlar;
Yıllardır ekonomik, sosyal ve özlük haklarımıza yönelik taleplerimiz, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret taleplerimiz siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmektedir. Siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) öğretmenlerin ve eğitim emekçilerinin, çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) üzerinden eğitim emekçilerine yönelik ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları hayata geçirmiştir. Ülkemizin ağır bir ekonomik krizden geçtiği bu günlerde yaklaşan seçimler nedeniyle siyasi iktidar para musluğunu açmış ve fiilen seçim ekonomisi uygulamaya başlamıştır. Toplumun çeşitli kesimlerine değişen miktarlarda iyileştirmeler yapılırken memurlar yine unutulmuştur. Açılan musluktan bir damla bile içmek memurlara nasip olmamıştır.
ÖMK ile öğretmenler arasında halen var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenileri eklenmiştir. Eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısına öğretmenlik mesleği de ‘uzman öğretmenlik’, ‘başöğretmenlik’ gibi yeni statüler üzerinden dâhil edilmiş, aynı derece ve kademedeki öğretmenlere yönelik farklı ücretlendirme politikası sonucunda iş yerlerimizde huzursuzluk belirgin şekilde artmıştır.
Türk İş’in araştırmasına göre Nisan ayı açlık sınırı 10.135 TL, yoksulluk sınırı 33.014 TL, bekar bir çalışanın “ yaşama maliyeti” ise 13.167 TL ye yükselmiştir.En düşük memur maaşının 11.848 TL olduğu ülkemizde bu maaş neredeyse açlık sınırı seviyesindedir.
Göreve yeni başlayan bir memur 12.000 TL civarı maaş almaktadır. Büyükşehirlerde ortalama ev kiraları ise artık 10 bin TL seviyelerine ulaşmıştır. Soğanın kilosunun 30 TL, bir kilo kıymanın ise 340 TL olduğu günümüzde memurların bu maaşlarla geçinebilmesi olanaksızdır.
En büyük banknotumuz olan 200 TL 2009 yılında tedavüle çıktığında yaklaşık 3 çeyrek altın veya 131 dolar alınabiliyordu. Şimdi ise 3 çeyrek altın için 5 bin 645 lira yani 200 TL’lik banknottan 28 tane olması gerekiyor.
Bugün ise 200 TL ile sadece 10 dolar alınabiliyor. 2009’da 63 litre benzin alabildiğimiz 200 TL ile şimdi arabalarımızın ibresi bile zor oynamaktadır.
TÜİK’e göre Nisan ayı yıllık enflasyon yüzde 43,68 iken ENAG’a göre bu oran yüzde 105,19’dur. Yani memurlar TÜİK ‘in enflasyonuna göre zam almakta, ENAG’ın enflasyonuna göre de yaşamaktadırlar.
Bu örnekleri sayfalarca çoğaltmamız mümkündür. Ama tablonun ne kadar vahim olduğunun bu örneklerle anlaşıldığı kanaatindeyiz.
Aynı işi yapan çalışanlar arasında bu kadar yüksek maaş farklılığının olduğu bir sistemde eşitlikten, adaletten ve nitelikli eğitimden bahsetmek mümkün değildir.
Kamuda görev yapan en düşük işçi maaşının 15 bin TL’ye yükseltilerek ilave yüzde 45 oranında da maaşlarına zam yapılacağının açıklanmasından sonra memurlara da iyileştirme yapılması yönünde kamuoyunda bir beklenti oluşmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı ise memurlara yapılacak iyileştirme için Temmuz ayını işaret ederek şu an bir düzenleme yapılmayacağını açıklamıştır. Bu açıklaması milyonlarca memurda hayal kırıklığı yaratmıştır.
14 Mayıs sonrasında kurulacak olan hükümetten taleplerimiz:
– ILO-UNESCO ortak metni olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’ni esas alan yeni bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.
– Kamuda en düşük maaş yoksulluk sınırı üzerinde belirlenmelidir.
– Mevcut ücret farkları derece ve kademe gibi kriterler dikkate alınarak, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi doğrultusunda düzenlenmelidir.
– Kamuda maaşlar başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve demokratik hak ve özgürlüklerimiz siyasi iktidarın ya da Cumhurbaşkanı’nın insafına bırakılmamalıdır.
– Grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı yasal güvence altına alınmalıdır.
– En düşük memur maaşı yoksulluk sınırı olan 33 bin 14 TL’nin üzerine çıkarılmalıdır.
– Memurların alım gücü artırılmalı, enflasyon farkları aylık olarak maaşlara yansıtılmalıdır.
– Memurların gelir vergisi yüzde 15’e sabitlenmeli ve kira/ulaşım/yemek yardımı düzenlemesi hayata geçirilmelidir.
İktidara buradan sesleniyoruz ;
Memurları yok sayarak, görmezden gelerek ya da ucu açık ileriye dönük vaatler vererek zevahiri kurtaracağını düşünenlerin 5 milyon memur ve ailesinin de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde oy kullanacaklarını bilmelerini isteriz.
Buradan bir çağrı da kamu çalışanlarına yapmak istiyoruz. Toplu sözleşme masasında varlık gösteremeyen, seçim öncesi açılan musluktan memurun sofrasına bir lokma dahi alamayan bu sarı sendikalara daha ne kadar tahammül edeceksiniz ?
Sizin hakkınızı savunmak yerine siyasilerin hukukunu koruyan bu sendikalara artık dur demeyecek misiniz ?